SEATTLE GÜNLÜĞÜ-CİHAN AKTAŞ
Cihan Aktaş’ın torunu Kaan’ın doğumu için gittiği Seattle kaldığı dört aylık süreyi anlatan kitap.
Kendi ifadesiyle söylemek istersek; “Kaan’ın hayatıma katıldığı dönemin duygu ve düşüncelerini Seattle zemininde anlattım” diyor Aktaş. Dolayısıyla Seattle’nin kuruluş yılları, ilk sahipleri Kızılderililerin -ki birkaç yıldır ‘yerli’ deniyormuş artık - hayatı da anlatılıyor. Kitap da Aktaş’ın titizliği ve araştırmacı derinliğini de görüyorsunuz. Kente adını veren Şef Seattle ve kabilesi o dönemde Avrupalıları törenle kabul edip misafirlerimiz diye kabul etmişler. Şef’in dönemin başkanı Franklin’e 1954’de yazdığı mektubun serencamı ve edebi dille anlatımı da hem enteresan hem de kurgu, giderilemeyen veya giderilmesi istenmeyen gerçekliğin ötelenmesine dair onay dikkat çekici.
Günlükler, içinde birçok bilginin bulunduğu enteresan metinler. Aktaş’ın günlüğünden de çok şeyler öğreniyoruz. Özellikle bir edebiyatçı yansıması çok bariz. Kaan’ın gelişim evreleri kadar coğrafya, kent, kente dair duruşlar, programlar, sanat faaliyetleri, kütüphaneler ve filmler de metnin satırlarında mebzul vaziyette. Film ve sinema üzerine birçok metni olan Aktaş’ın andaki duruşlara dair örnekler sunduğu, anlattığı filmler de önemli ve düşündürücü…
Aktaş’ın soruları da dikkat çekici. Mesela “ Derviş Zaim’in “oynak zamanlar oynak mekân” sözünü göçmenlikler birlikte düşünürsek neler şekillenir zihninizde? diyor. Kentte son yıllarda oldukça fazla görülmeye başlayan evsizlerle ilgili yazarken de, Acaba bir evsiz nasıl baş ediyor, kendi başına kalmaya izin veren bir odadan yoksunlukla? Diye soruyor.
Ve yüzleşmeler. Yaşanmışlıklar andaki hikâyelerle içiçe geçerken birçok resimde zihinlerde akıyor. “Annesine yetişememiş ve kızına yetmeyen bir kadın kuşağındanım” derken de dün bugün yarın sarkacında eyleşen beni açığa çıkartıyor…
Bir yüzleşme de ABD başkanı Bush’un, Irak işgalini eleştiren muhaliflere yaptığı konuşmadan yansıyor okuyucu zihinlerine… “ Benden geniş araziler, bu araziler içinde geniş evler, büyük arabalar istiyorsunuz? Ben bunları nasıl bulacağım? Diye sormuş muhaliflere Bush. Ya… adalet özgürlük vs önce ikili ilişkilerde başlar. Ve önce buralarda nasıl olduğuna bakmalı insan diyoruz bizde...
Güne dair anları barındıran günlükte tabi ki teknoloji kullanımı, günümüz kentli yaşam tarzında paylaşım ve yakınlaşmaya dair sosyal medya örgütlenme biçimleri de mevcut. Komşuluk veya paylaşımlarım facebook grupları üzerinden olması mesela. Kredi kartı kullanma kılavuzu misali kitapların başlığı da dikkat çekiyor ve “ Borçlandırılmış insanın imali” gibi kitaplar boş yere yazılmıyor” diyor.
Günlüğün bir diğer farklığı da her gün, fasılasız yazılmış olması. Günlükler genelde aksar, üç gün, beş gün, on gün, aylar üzerinden de yazılan günlükler var. Ama Aktaş’da böyle olmamış her güne yazacak onlarca hikaye sığdırmış. Bu da yazarın işine, okuyucuna, metne, a/na duyduğu saygıya, sevgiye dairdir diye düşünüyorum. Bir güne sığdırdığı birçok eylemin, işin yanında birkaç başlıkta farklı yazımlar da güne dair yaptığı işlerden olduğu görülüyor. Bu anlamda yazar veya yazan olmak belli bir işçiliği de beraberinde getirdiğini görüyoruz. Bir insan yazarım diyorsa yazıyla ilişkisinin günde birkaç başlıkta birlikte akan bir halde olması gerektiği anlaşılıyor.
Görüleceği üzere Aktaş’ın kitabı çok öğretici, ta insanın bebekliğinden yaşlılığının ilk demlerine değin geçen süreçte yaşadıklarına dair sorular, örnekler, mekan, eylem,… vs bulunmakta.
Kendisine teşekkür ediyor kalemine bereket, vücuduna sıhhat afiyet diye dua ediyoruz.
Nevin Meriç 17 Haziran 2021
Yorumlar
Yorum Gönder